Avrupa Birliği (AB), üye ülkeler arasında ekonomik, siyasi ve sosyal bütünleşmeyi hedefleyen bir uluslarüstü örgüttür. Bir ülkenin AB’ye katılım süreci oldukça detaylı ve zaman alıcıdır. Aynı şekilde, bir üye ülkenin birlikten ayrılması da belirli prosedürlere tabidir. Bu yazıda, Avrupa Birliği’ne katılım ve birlikten ayrılma süreçlerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Avrupa Birliği’ne Katılım Süreci
Bir ülkenin Avrupa Birliği’ne katılabilmesi için belirli kriterleri karşılaması gerekmektedir. Bu süreç genellikle şu adımlardan oluşur:
- Başvuru Süreci: AB’ye üye olmak isteyen ülke, Katılım sürecinin yasal temelini oluşturan Avrupa Birliği Antlaşması’nın 49. maddesine göre Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’ne resmi başvuru yapar. Avrupa Komisyonu, başvuruyu değerlendirerek ülkenin üyelik için uygun olup olmadığına dair bir rapor hazırlar. Bu rapor, ülkenin ekonomik, siyasi ve hukuki durumu hakkında önemli bilgiler içerir. Avrupa Komisyonu’nun olumlu görüşü ve Avrupa Parlamentosu’nun onayı çerçevesinde Konsey üyelik başvurusunu oybirliği ile kabul eder.
- Kopenhag Kriterleri: 1993 yılında belirlenen bu kriterler, aday ülkenin demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı bir yönetim sistemine sahip olmasını, insan haklarına saygılı olmasını, işleyen bir piyasa ekonomisine sahip olmasını ve AB müktesebatını benimseyebilmesini şart koşar. Bu kriterlere uyum sağlamak için ülkeler geniş çaplı reformlar yapmak zorundadır. Ayrıca, 16 Aralık 1995 tarihinde yapılan Madrid Zirvesi’nde, aday ülkelerin AB müktesebatını sadece benimsemekle yükümlü olmadığı, müktesebatı etkili biçimde uygulayacak idari ve kurumsal kapasiteye sahip olmaları gerektiği de belirtilmiştir.
- Müzakere Süreci: Kopenhag siyasi kriterleri müzakerelerin başlaması için ön koşuldur. AB, aday ülkenin siyasi kriterlere yeterince uyum sağladığına karar verdikten sonra katılım müzakereleri başlar. Katılım müzakereleri, aday ülkenin, AB müktesebatını ne kadar sürede kendi iç hukukuna aktarıp, yürürlüğe koyacağının ve etkili bir şekilde uygulayacağının belirlendiği süreçtir. AB, aday ülkeyle üyelik müzakerelerine başlar. Bu süreç, 35 farklı başlık altında gerçekleşen teknik ve hukuki uyum sürecini kapsar. Bu başlıklar arasında ekonomi, çevre, enerji politikaları, tarım, sanayi ve adalet gibi konular bulunur. Aday ülke, her bir müzakere başlığını tamamlamak ve AB standartlarına uyum sağlamak zorundadır.
- Uygulama ve Reformlar: Aday ülke, müzakere başlıklarına uygun reformları gerçekleştirir. Bu süreçte ekonomik, siyasi ve hukuki düzenlemeler yapılır. AB, aday ülkenin attığı adımları izleyerek ilerlemeyi raporlar ve gerektiğinde tavsiyelerde bulunur.
- Katılım Antlaşması ve Onay Süreci: Müzakereler tamamlandıktan sonra taraflar arasında katılım antlaşması imzalanır. Bu antlaşma hem AB üyesi ülkeler hem de aday ülkenin parlamentosu tarafından onaylanmalıdır. Onay süreçleri tamamlandıktan sonra aday ülke, resmi olarak AB üyesi olur.
- Tam Üyelik: Tüm onay süreçleri tamamlandıktan sonra aday ülke, Avrupa Birliği’nin tam üyesi olur ve AB kurumlarında yer almaya başlar. AB’nin sunduğu ekonomik desteklerden, serbest dolaşım haklarından ve diğer avantajlardan faydalanır.
Avrupa Birliği’nden Ayrılma Süreci
Bir ülkenin AB’den ayrılma süreci, Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddeye göre ayrılma süreci şu şekilde işler:
- Ayrılık Kararının Alınması: Üye ülke, kendi anayasal süreçlerine uygun olarak AB’den ayrılma kararı alır. Bu karar genellikle referandum veya parlamento oylaması yoluyla belirlenir. Örneğin, Birleşik Krallık, 2016 yılında yapılan bir referandum sonucunda AB’den ayrılma sürecini başlatmıştır.
- AB’ye Bildirim: Üye ülke, ayrılma niyetini Avrupa Birliği Zirvesi’ne resmen bildirir. Bu bildirimle birlikte, iki yıl süren müzakere süreci başlar. Ancak, bu süre gerektiğinde karşılıklı mutabakatla uzatılabilir.
- Müzakereler: Üye ülke ve AB, ayrılık şartlarını belirlemek için müzakerelere başlar. Bu süreçte ticari ilişkiler, vatandaşlık hakları, sınır düzenlemeleri, ekonomik yükümlülükler, gümrük tarifeleri ve finansal taahhütler gibi kritik konular ele alınır. Taraflar, mevcut düzenin en az zararla değiştirilmesini amaçlar.
- Çekilme Anlaşması: Taraflar arasında bir çekilme anlaşması imzalanır. Bu anlaşma, üye ülkenin AB’den ayrılma koşullarını ve gelecekteki ilişkilerin nasıl şekilleneceğini belirler. Ayrılık anlaşması, Avrupa Parlamentosu ve ayrılan ülkenin parlamentoları tarafından onaylanmalıdır.
- Resmi Ayrılık: Süreç tamamlandığında ilgili ülke, AB üyeliğinden çıkar. Ancak, taraflar arasında yeni bir ticaret ve iş birliği anlaşması yapılabilir. Örneğin, Birleşik Krallık, AB’den ayrıldıktan sonra AB ile yeni bir serbest ticaret anlaşması müzakere etmiştir.
Katılım ve ayrılma süreçleri, ülkenin siyasi iradesi, ekonomik durumu ve halkın tercihlerine bağlı olarak şekillenir. Bu süreçler hem AB hem de ilgili ülke için önemli değişimler yaratır ve uzun vadeli stratejik planlamalar gerektirir.
Gürcistan’ın AB Süreci
Gürcistan’ın Avrupa Birliği’ne (AB) katılım süreci, bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Ülke, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından AB ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelik adımlar atmış, 1996 yılında INOGATE programı çerçevesinde iş birliğine başlamıştır. 2006 yılında ise Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında beş yıllık bir Eylem Planı uygulamaya konulmuştur.
2014 yılında imzalanan Ortaklık Anlaşması, Gürcistan’ın AB ile ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu Anlaşma, siyasi ve ekonomik entegrasyonu derinleştirmeyi hedeflemiş ve Gürcistan’ın AB’ye katılım sürecini resmen başlatmıştır.
Ancak, son yıllarda Gürcistan’ın iç siyasi dinamikleri ve AB ile ilişkileri karmaşık bir hal almıştır. Mart 2023’te Gürcü Rüyası Partisi tarafından Parlamentoya sunulan “yabancı etkinin şeffaflığı” yasa tasarısı, muhalefet ve uluslararası toplum tarafından yoğun eleştirilere maruz kalmış ve geri çekilmiştir. Buna rağmen, hükümet 2024 yılında benzer bir yasayı yeniden gündeme getirmiştir.
Ekim 2024’te yapılan parlamento seçimlerinde, iktidardaki Gürcü Rüyası Partisi’nin zaferi, seçim usulsüzlükleri ve seçmenlere yönelik baskı iddialarıyla gölgelenmiştir. Avrupa Komisyonu, Gürcistan’ın mevcut siyasi rotasını değiştirmemesi halinde AB üyelik müzakerelerinin başlatılmayacağını belirtmiştir. Komisyon, özellikle “Yabancı Ajan” yasası ve anti-LGBTQ+ mevzuatına dikkat çekerek, bu tür düzenlemelerin Gürcistan’ın AB entegrasyonunu engellediğini vurgulamıştır. Ocak 2025’te Gürcistan Dışişleri Bakanı, AB’nin vizesiz seyahati askıya alma kararını siyasi açıdan yanlış bulduğunu ifade etmiştir.
Gürcistan’ın AB üyeliği konusundaki geleceği, iç siyasi reformlara ve AB ile ilişkilerin seyrine bağlıdır. Ülkenin, demokratik değerleri güçlendiren reformları hayata geçirmesi ve AB’nin eleştirilerini dikkate alması, üyelik sürecinin ilerlemesi açısından kritik öneme sahiptir. Aksi takdirde, Gürcistan’ın AB üyeliği hedefi tehlikeye girebilir ve ülke, Rusya’nın etkisine daha açık hale gelebilir.
Sonuç olarak, Gürcistan’ın AB üyeliği süreci hem iç siyasi dinamikler hem de uluslararası ilişkiler bağlamında zorlu bir yolculuktur. Ülkenin, AB ile uyumlu politikalar benimsemesi ve demokratik reformları kararlılıkla uygulaması, bu sürecin başarısı için elzemdir.
No responses yet